Radyo

10 Şubat 2008 Pazar

İtalyan Mucit Guglielmo Marconi radyoyu icat eden kişi olarak kayıtlara geçmiştir. Ancak radyonun kendi icadı olduğunu iddia eden birçok kişi ortaya çıkmıştır. Telsiz telegraf patentine sahip olan Nikolai Tesla, Olive Lodge bu iddiayı ortaya atanların başında gelir. Rus mucit Alexander Stepanovitch Popov ise anlaşılabilen ilk radyo dalgalarını iletmeyi başarmış ancak bu icadı için patent almamıştır. Daha pek çok insan vardır fakat ticari başarıyı yakalayan kişinin Marconi olduğu herkesçe kabul edilir. Popov, Lodge ve Marconi, Edward Branly'nin bulduğu Branly Tüpü adı verilen ve radyo dalgalarını saptamak için kullanılan bir aracı geliştirmeye çalışıyorlardı.
1890 yılında başlayan bu geliştirme çabaları 1895 yılında Marconi ve Popov'un birbirlerinden habersiz bir şekilde geliştirmeleri ile sonlanacaktı. 1896 yılında ise ilk defa Popov tarafından "Heinrich Hertz" ismi Mors alfabesi kullanılarak anlaşılır bir şekilde iletildi. İtalya^da aradığı desteği birtürlü alamayan Marconi sonunda İngiltere'ye gitti ve burada ilk radyonun patentini aldı. Bu patent alımının ardından birçok farklı versiyonu üretildi. Lee De Forest ve Edwin Howard Armstrong Amerika'da radyo teknolojisinde çok büyük değişiklikler yaptılar. Tüpler ve devreler kullanrak bambaşka bir hal kazandrdılar. 1947 yılında transistörün icadı ise radyo teknolojisi için bir devrim olmuştur.

Akrobat Lamba

George Carwandine aslında kiliseye bağlı bir misyoner olmak istiyordu, ancak sağlığı buna imkan vermedi. Misyoner yerine makine mühendisi oldu; basamakları hızla tırmanarak kısa sürede baş tasarımcılığa yükseldi ve 1924 civarında kendi şirketi olan Cardine Accessories'i kurdu. Uzmanlık alanı otomobil süspansiyon sistemleri olduğundan, akrobat masa lambasını geliştirmesini sağlayacaktı. Carwardine, 1920'lerde üç ayrı düzlemde hareket ettirilebilen, ama seçilen her konumda dengede kalabilecek bir aygıt fikrini geliştirmeye başladı. Bu aşamada fikrini hangi alanda uygulayabileceğini henüz düşünmemişti; zaten bu fikri daha ileri götüremeyecek kadar da meşguldü. Derken, 1931'de danışman mühendis olarak çalışmaya başlayınca, statik denge kavramı üzerine yeniden düşünebilecek zamanı buldu. Bunun çok yönlü bir lamba yapımında kullanılabileceğinin farkına vardı ve birbirinin kuvvetlerini dengeleyen dört yaylı bir sistem tasarladı. 1932'de icadının patentini, "Elastik Denge Mekanizmalarında Geliştirmeler" adıyla aldı ve 1933'te 1208 model lambayı üretmeye başladı. Lambada kullandığı yayları, bu alanda uzman olan Herbert Terry & Sons firmasına özel olarak ısmarlatmıştı. Şubat 1934'te Carwardine, o dönemde "statik dengeli lamba" adını verdiği yaylı masa lambalarının ticari olarak üretilmesi için Terry's firmasıyla lisans anlaşmasını imzaladı. Daha sonra da, Terry's firmasıyla ortak bir çalışmayla geliştirilmiş üç yaylı bir lamba tasarladı ve yıl sonuna doğru patentini aldı. Carwardine, fabrikada olduğu kadar konut ve işyerlerinde de faydalı olabileceğini düşünerek yaylı lambaların 1227 olarak tanınan küçük ve hafif bir türünü yaptı. Bu model klasik yaylı akrobat lamba olarak tanındı. Bu lamba 1934'de doğmuş, ama 1947'ye dek resmi bir adı olmamıştı.

Dikenli Tel

Dikenli tel deyip geçmeyin. İcat edildiği ilk yıllarda birçok farklı versiyonu mevcuttu. Bunun için onlarca patent alınmıştı. Ayrı bir parça olarak diken eklenmiş telleri ilk kez Lucien B. Smith Amerika'da icat etti. 1867 yılında patenti onaylandı. Patenti alınmış olmasına rağmen bunu ürettiği hakkında hiçbir kesin bulgu yoktur. Aradan çok geçmeden yine Amerika'da William Donison Hunt isimli bir mucit farklı tipte bir dikenli tel için patent aldı. Yine Amerika^da Micheal Kelly 1868 yılında Kelly'nin Elması adında değişik bir çit teli için patent aldı. 1873 yılında Henry M. Rose'da farklı tipte bir çit teli üretti ve patentini aldı. Joseph Glidden ve birkaç arkadaşı Rose'un çit telini gördü ve buna benzer birşeyler üretebileceklerini düşündüler. Aradan fazla geçmeden Glidden ve Haish gelişmiş birer tür için patent başvurularında bulundular. İlk çağdaş teli Glidden yaptı. Örülmüş iki telin üzerine dikenler direk olarak sarılıyordu. Glidden Haish'e patent konusunda dava açtı ve kazandı. Haish yılmadı ve 1875 yılında S biçiminde bir dikenli tel için patent başvurusu yaptı.Yaptığı bu icat Glidden'ın telinden daha üstün değildi ancak yinede Haish bu icat sayesinde hatırı sayılır bir servet elde etti. Amerikalı çifçiler her geçen gün arazilerini dikenli teller kullanarak çeviriyorlardı. Sürülerini istedikleri yerlerde otlatan ve tarıma zarar veren sığır tüccarları bu durumdan pek hoşnut değillerdi. Bu yüzden önce dikenli tel kesme olayları başgösterdi. Ardından sırf bu teller yüzünden cinayetler işlenmeye başlandı. Batı'nın yerleşime açılmasıyla bu olaylar son buldu.

Kurşun Kalem

Kurşun Kalem 1790'larda birbirinden habersiz mucitler tarafından Fransa'da ve Avusturya'da icat edildi. Kurşun Kalem yapımcıları çok geçmeden, "kurşun'un iki bileşeni grafit ve kilin farklı oranlarda kullanılmasıyla farklı sertlikte kalemler üretilebileceğini buldular.

Çatal-Bıçak

Kaşık günümüzde yemek yeme aracı olarak kullanılır. Bıçak aynı zamanda bir silah olarakda anılabilir. Eskiden bıçaklar bu amaçla kullanılırdı. Kaşıkların yerine deniz kabuklarının eski insanlar tarafından kullanıldığı düşünülüyor. Ancak bir kaptan bu deniz kabukları ile birşeyler içmek pek kolay olmuyor. Bu nedenle zaman içerisinde bunlara saplar geliştirildi. Daha sonraları ise ayrıca sap eklenmesinin önüne geçebilmek için kaşıkların ağaçlardan tek parça halinde oyulduğu düşünülüyor. Bunun temel nedeni ise spon sözcüğünün kıymık ya da yonga anlamına gelmesidir.Çatal biçiminde tarım aletleri uzun yıllardan beri kullanılıyor. Bazı medeniyetlerin küçük çatalları dekoratif amaçlı kullandıklarıda biliniyor. Çatalın yemek aracı olarak kullanılması bıçağın yemekte kullanılmasında farklılaşması ile başladı. Başlarda sadece bıçak yemek aracıydı. Kesilir yiyeceğe batırılır ve yenidrdi. Fakat böyle bir yeme şeklinde tek bir bıçak kullanıldığından kesmek oldukça zor oluyordu. Bu nedenle ek bir tutaç ihtiyacı doğdu. Önce 2 uçlu çatallar çıktı ve bıçakla beraber kullanılmaya başladı. 3 - 4 uçlu çatallar daha sonraları ortaya çıkmıştır. 3-4 uçlu çatalların Amerika'da kullanımının yaygınlaşması sonucu bu çatallara yarı kaşık denilmeye başlandı. Zaman içerisinde bunların birçok benzeri üretildi. Kaşık ve çatal'ın birleşiminden oluşan yeni türleri piyasada kullanılmaya başlandı.

Elektrikli Ütü

İnsanlar giysilerindeki kırışıklıkları giderebilmek için uzun uğraşlar vermişlerdir. Bu uğraşılar sonunda değişik yöntemler bulmuşlardır.Başlarda odun, cam , mermer gibi aletler kullanıldı. Taşların ısıtılıp giysilerin üzerinde gezdirilmesi ile ütünün temelleri atılmaya başladı. Tarihte ilk kez sapı olan bir demir parça ile ütüleme işleminin yapılması 17. yüzyılda gerçekleşmiştir. Ocaklarda ısıtılarak kullanılan ütüler zamanla kor ve kömür ile ısıtılan içi oyuk ütülerle yerdeğiştirdi. 19. yüzyılda ise ocak ya da sobaların ısıtıcı olarak kullanılması standart hale geldi. Henry W. Seely (ABD) ilk defa ütünün taban kısmını ısıtmak için elektrik kullandı ve 1882 de elektrikli ütüyü icat etmiş oldu.Ütü iki karbon tabaka arasında kalan elektrik arkı sayesinde ısıtılıyordu. 1883 yılında ütüyü kablosuz hale getirip daha güvenli bir hale getirdi. Çalışma sistemi günümüzdeki sistemle çok benzerdi. kablonun prize takılması ve ısıtılması gerekiyor, daha sonra prizden çıkarılıp rahatça kullanılabiliyordu. Tüm bunlara karşın, ütü oldukça pahalı ve dayanıksız bir aletti. Elektriğin yeni yeni yaygınlaşması ve satışların düşüklüğü nedeniyle ticari bir başarı elde edemedi. Ütüler zaman içinde gelişti. 1926 yılında Eldez isimli bir kuru temizleme firması buharlı ütüyü üretti. Fakat geçmişteki başarısızlık bunada yansıdı. İnsanlar henüz bunu kullanamaya hazır değillerdi.. Bu yüzden bir başarı elde edilemedi. O günlerde beri ütüler çok gelişti. Günümüzde kullanılan ütülerin çok büyük bir kısmı buharlıdır. Üretiminin ilk yapıldığı yıllarda pek ilgi görmesede gerçekten çok yararlı bir özellik olduğu anlaşıldı.

Elektrikli Süpürge

19. yüzyıla kadar halı gibi eşyalar sopayla dövülüp yıkanarak temizleniyordu. Bu şekilde temizlik yapmak oldukça zahmetli ve uzun sürüyordu. Mekanik bazı sistemler geliştirildi. Döner fırçalı ve kiri emen körüklü temizleyiciler kullanıldı.İlk elektrikli süpürge İngiliz Hubert Booth tarafından icat edildi (1871 - 1955) Booth bu icadın ardından British Vacuum Company adlı bir şirket kurdu. (1901) Bu alet yakıtla çalışıyor ve taşıması oldukça zahmetli oluyordu. At arabaları sayesinde taşınan bu alet işçiler tarafından kullanılırdı. Pencerelerden uzatılan bir hortum sayesinde evlerin içinde temizlik yapılabiliyordu. Bu icat çok başarılı olmuştu ve çok iş yaptı. 1908 yılında Murray Spangler bu aletten çok daha hafif bir elektrikli süpürge üretti ve patentini aldı. Bunu üretebilecek mali gücü olmamasından ötürü William Hoover'ın şirketi tarafından üretildi ve piyasaya sürüldü.